www.haberyorumgazetesi.com
www.haberyorumgazetesi.com

Dışa Bağımlılık Sona Ermeli

Dışa Bağımlılık Sona Ermeli

?Uluslararası Ticarette Türkiye´nin Yeri ve Potansiyeli? konulu panelde konuşan Prof. Dr. İbrahim S. Canbolat, üretimde dışa bağımlılığı bitirip tamamen yerli ürünler üretilmesi gerektiğini vurguladı.

Uludağ Üniversitesi İnegöl İşletme Fakültesi tarafından öğrencilere yönelik olarak ?Uluslararası Ticarette Türkiye´nin Yeri ve Potansiyeli? konulu panel düzenlendi İnegöl İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim S. Canbolat´ın moderatörlüğünü üstlendiği panele Kaymakam Ali Akça, Milli Eğitim Müdürü Fatih Bilican, Müftü Kazım Güzel ile öğretim görevlileri ve öğrenciler katıldı.

Uludağ Üniversitesi İşletme Fakültesi Uluslararası İşletmecilik ve Ticaret Bölümü Öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Esra Güler, Uludağ Üniversitesi İnegöl İşletme Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Orhan Bozkurt ve Uluslararası Satış Direktörü Sadi Diker, ?Uluslararası Ticarette Türkiye´nin Yeri ve Potansiyeli? konularında önemli bilgiler verdiler. 

SORUNLAR ÇÖZÜLÜYOR

Programın açılışında konuşan İbrahim S. Canbolat, ?Geçen yıla göre üniversite yerleşkesinin görüntüsünün değiştiğini, daha güzel bir hal aldığını söylediler. Bu vesileyle kampüsün iyileştirilmesi için müracaat ettiğimiz ve bize olumlu dönüşleri, katkıları bulunan tüm kurum, şirket ve firmalara teşekkür ediyorum. Önemli bir meblağ temin edildi. Güzel bir görüntüye kavuştu. Bugün yabancı uyruklu 62 öğrencimizle kahvaltı yaptık. 17-18 farklı ülkeden geldiler. Bunların dile getirdiği sorunların başında ulaşım ve ikamet geliyor. Büyükşehir Belediyesi´nin Kestel´e kadar metrosu var, oraya bir otobüs konulması ve öğrencilerimizin bir kartla otobüse binip üniversitenin önüne gelmeleri ve gitmeleri gerekiyor. Geçen hafta Büyükşehir Belediye Başkanımız Alinur Bey öğrencilerle bir araya geldiğinde bu konu dile getirilmiş. Alinur Beyin Büyükşehir Belediye Başkanı olarak bu konuda girişimde bulunacağını düşünüyorum. Yakın gelecekte çözüme kavuşacaktır.?

ÜRETİMDE DIŞA BAĞIMLI OLMAMAMIZ LAZIM

?Ticarette 2 boyut dikkat çeker. Mal alıp satarız, ekonomik kar elde ederiz, üretim yapar dışarıya satarız, ekonomik kazanç elde ederiz. Bazı ülkeler bunu yapar. Genellikle hammadde satanlar vardır. Bursa´da dağlara bakıyoruz, tırlarla büyük mermerler gidiyor. Bunları işlemeden satarsak 1 birim kâr elde ederiz ama işlersek 100 birim kâr elde ederiz. Ülkelerin dış ticaretteki stratejik boyutu burada kendini gösterir. Bir ürün böyle satar kâr elde ederiz. İkinci ürün de; hem ürün satarız hem maddi ekonomik kazanç elde ederiz hem de stratejik siyasi bir kazancımız olur. O, gelişmişlik düzeyi yüksek ürünler üretirsek, stratejik boyutu yüksek olan ürünler üretip satarsak o yönüyle önemli bir dış ticaret geliri elde etmiş oluruz. Fakat merkez ülkeler maalesef buna izin vermiyor. 7+1 gelişmiş ülke var. 8 gelişmiş ülke olarak söylediler. Rusya´nın üretim kapasitesiyle, kültürüyle diğer ülkeleri kıyasladığınızda çok farklı boyutu var. Fakat 2 süper güçten biri olduğu için dâhil edildi. Merkez ve çevre? Gözlem sonucu teori oluşturulmuş. Merkez ülkeler bütün kuralları kendileri koyuyorlar ve çevre ülkelerinin, yani 5´te 4´ünü oluşturan 3. dünya ya da gelişmekte olan ülkelerin kendi aralarında bir araya gelip üretim yapmalarına izin verilmiyor. 1996 yılında Türkiye öncülüğünde D-8 oluşturuldu. O dönemin Başbakanı merhum Necmettin Erbakan´ın üzerinde durduğu bir boyuttu.Türkiye, İran, Mısır, Pakistan, Endonezya, Malezya, Bangladeş ve Nijerya? Çok güzel bir projeydi. Çifte standart olmasın, eşitlik, adalet olsun dediler fakat ne oldu? Teori gerçekleşti. AB; biz bir Asya-Avrupa vakfı oluşturduk diyerek iki D-8 ülkesine çengel attı. Bu bir müdahaledir. Merkezin çevreye müdahalesini gördük. 1 yıl devam etmeden Türkiye´deki bu hükümet düşürüldü. Şuanda D-8 var ama ruhunu aldılar, ruhu yok. Amaca uygun hiçbir davranış yok çünkü D-8´in arkasındaki siyasi irade ortadan kaldırıldı. Mal satarız para elde ederiz, mal satarız hem para hem kazanç hem de siyasi stratejik avantaj elde ederiz. Bunu kim elde ediyor? 7 ülke elde ediyor. Diğer ülkelere bu fırsatı vermiyorlar. Almanya sanayide yüzde 80 hammaddeye bağımlı. Bunu 3. dünya ülkelerinden almaya mecburlar. Türkiye´de son 2-3 haftadır gündemde olan bir olay, Türkiye son yıllarda yüksek teknolojide iyi şeyler yapmaya çalışıyor, kendi araçlarını kendi yapmaya çalışıyor. Fırtına Obüsleri diye bir savunma aracı üretildi. Bu bir tanktır, üzerinde sofistike silahları vardır, her türlü doğa koşullarında gidebilen, 40 kilometre menzili olan çok güzel bir şeydir. Bakın ne oldu? Türkiye bunu üretiyor, Türkiye bunu üretirken güzel de bunu satalım dedi. Ticaret yapmak istedi. Tam sözleşmeler imzalandı, satış gerçekleştirilecekken Almanya ?Hayır satamazsın´ dedi ve satamadık.Çünkü bu aracın motorunu Almanya´dan alıyoruz. Merkez ülke Almanya, sen bunu yap kendi sınırlarında kullan ama bir 3. ülkeye satarsan motor vermem dedi. Biz orada şunu gördük; demek ki bütünüyle biz kendimiz üretmemiz lazım. Motoruyla bir müttefik ülkeye satamıyorsak bir boyutu zayıf kalıyor.?

İTHALATIMIZ, İHRACATIMIZIN 2,5 KATI

?Türkiye olarak 2016´da ihracat geliri 8 milyar dolar ama ithalat 20 milyar dolar olmuş. Demek ki burada önemli bir dış ticaret açığımız var. Yüzde 85 oranını buluyor. Gelişmiş ülke olan Almanya, sanayide ilk 3´te yer alıyor. 253 milyar dolar avro dış ticaret fazlası var. 1 trilyon 208 milyar dolarlık ihracatı var, 954 milyar dolarlık ithalatı var. Dışa satışı çok fazla? Bunu nereye yapmış? AB üyesi ülkelere olan ihracatı 2,2 puan artmış. Daha çok AB ülkelerine satıyor. 3. dünya ülkelerine satışında ise 0,2 puan gerileme olmuş. Bu ne demek? AB ülkeleri daha çok satın alma yapmışlar ama gelişmekte olan ülkeler Alman ürünlerini satın alamamış, alım gücü düşmüş. Demek ki refah belirli bir bölgede dolanıyor? dedi.

EN YÜKSEK BÜYÜME ASYA EKONOMİSİNDE

Küresel Ekonominin genel görünümü, beklentiler ve potansiyel riskler, mevcut ekonomik gelişmeler ile ilgili konuşan Esra Güler, ?Dünya ekonomisinin tamamı için yüzde 3,6 gelişmiş ekonomiler için yüzde 2,2 yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomiler için yüzde 4,6 bir yükseliş beklentisi var. Küresel ekonominin gidişatına ilişkim önemli gelişmeleri PMI verilerinden görüyoruz. Bu oran yüzde 50´nin üzerinde olduğunda iyi işler olduğunu görüyoruz ve şuan bu oran yüzde 53,10. 2017´nin ilk yarısında beklenenden daha iyi büyüme oranına sahip Euro Bölgesi, Japonya ve yükselen Asya bölgeleri, yükselen Avrupa ve Rusya´daki yukarı yönlü ve geniş tabanlı revizyonlar ABD ve Birleşik Krallık için geçerli aşağı yönlü revizyonları dengelemektedir. 2017 ve 2018 rakamlarında gelişmekte olan ekonomilerin büyüme öngörüsünün 4,7 ve 4,9 oranında olduğunu gördük. Küresel ekonomide ipi göğüsleyenler Asya ekonomileri. Bunun uzun vadeli olacağını görüyoruz. Bu ülkeler içerisinde Çin ve Hindistan başı çekiyor. IMF bunu küresel anlamda tam olarak deklare etmiyor ama Çin´in zirvede yer alacağı ifade ediliyor. Gelişmiş ülkelerin beklenen performansı en fazla yüzde 1-2 arasında değişiyor. Gelecekte küresel ekonominin büyümesi Asya ekonomisinden gelecek diye görüyoruz. Orta vadeli olarak küresel ekonomiyi bekleyen riskler devam ediyor. IMF net bir şekilde söylüyor ki küresel toparlanma her ülke için aynı düzeyde değil. Temel görünümde güçlenmeyle birlikte büyüme oranları yüzde 2´leri aşamıyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde enflasyon istenen düzeye gelemedi. Ekonomik faaliyetler henüz arzulanır seviyeye gelemedi. Burada IMF gelişmiş ülkelere atıfta bulunuyor. Bizde faizler oldukça yüksek olmasına rağmen sıkı para politikasına devam diyor? ifadelerini kullandı.

Haber ve Fotoğraf: Onurhan BAYRAKTAR



  • BIST 100

    9669,35%1,52
  • DOLAR

    32,59% 0,35
  • EURO

    34,85% 0,37
  • GRAM ALTIN

    2490,11% 0,24
  • Ç. ALTIN

    4182,30% 0,25