RECEP ALTEPE`YE ÇAĞRIM
Gazeteci Şerif Gürbaş`ın sorularını yanıtlayan Bursa Eski Milletvekili Sedat Kızılcıklı gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Büyükşehir yasasına ilişkin Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe`ye çağrıda bulunan Kızılcıklı, "Belediye Başkanı biraz akıllıysa ne yapar? Osmangazi, Yıldırım, Nilüfer Bursa için çok önemli ama, ondan sonra İnegöl’ü önemsemezse kaybeder. En yüksek oyu İnegöl’den aldı. Ben Recep Altepe’ye çağrı yapıyorum. Niye? Yaptığın hizmetin toplam menfaatine bakılır. Siz eğer bir hizmeti küçük bir ilçeye yaptığınızda 10 bin kişi faydalanıyorsa, aynı hizmeti başka bir ilçeye yaptığınızda 100 bin kişi faydalanıyorsa hangisinden başlarsınız? 100 bin kişinin faydalanacağından başlarsınız. O yüzden hizmeti İnegöl’den başlatmanız lazım. Merkez dışındaki ilçelere baktığınızda en büyük ilçe İnegöl. Ben demiyorum ki, beni Osmangazi kadar önemse, ama beni de bilmem neredeki 30 bin nüfuslu ilçe ile bir tutamazsın. Burası neredeyse 300 bin nüfuslu. Bunun farkına var, aldığın oyun farkına var.
Haber Yorum Gazetesi tarafından organize edilen Hasbahçe sohbetlerinin bu haftaki konuğu AK Parti 22. ve 23. dönem milletvekili Sedat Kızılcıklı oldu.
Haber Yorum Gazetesi Genel Müdürü Ümit Karaş ile Gazetenin Reklam Ve Pazarlama Müdürü Osman Gürbaş`ın da katıldığı kahvaltılı söyleşide, gazeteci Şerif Gürbaş`ın sorularını yanıtlayan Kızılcıklı, kamuoyunun merak ettiği konulara gündem yaratacak cevaplar verdi.
işte olay röportajın ayrıntıları;
Siyasete nasıl adım attınız, hangi süreçlerden geçtiğiniz. İnegöl için milletvekilinin önemi nedir?
ANAP DÖNEMİNDE MİLLETVEKİLİ OLMAMASI BÜYÜK KAYIP
"93’te Refah Partisi Mahalle Teşkilatların da çalışmaya başladım. Orada Mahalle temsilcisi oldum. Daha sonra Fazilet Partisi kurulduğunda bizi yönetime aldılar. Orada Yönetim Kurulu Üyeliği ve Teşkilat Başkanlığı yaptım. AK Parti’nin kuruluşunda da İlçe Başkanlığı ve arkasından da Milletvekilliği kısmet oldu. Bu periyotta özelikle İnegöl’e çok büyük hizmetleri olan merhum Ahmet Türkel Bakanımızın 1961-1977 arasındaki Milletvekilliği döneminde İnegöl’e birçok hizmetin yapıldığını, 77’den sonra 91’e kadar uzun bir dönem İnegöl’ün milletvekilsiz kaldığını, 91’den sonra merhum Kadri ağabeyimiz, 99’da da Ahmet bey ve Burhan bey milletvekili oldu. 2002’de de ben milletvekili oldum. Çok şükür ben de o milletvekilsiz geçilmiş olan ara dönemlerin hizmet açığını kapatmak için arkadaşlarımız ile birlikte çok ciddi bir çalışma yaptık. Nereden baksanız, bugün itibari ile en az 20 yıldır siyasetin içindeyim. Bunun yarısını da iktidar partisinde görev alarak geçirdim. Ve İnegöl’de çok şükür önemli hizmetlere vesile olduk. 4 dönemlik merhum Bakanımız Sayın Türkel’in ve 2 dönem üst üste bizim yaklaşık 9 senelik bir Milletvekilliği dönemimiz var. Onun haricinde hep tek dönemli milletvekilleri ile tanışmış. Anavatan döneminde bir milletvekilliğinin olmamasını da İnegöl adına hep bir şanssızlık olarak görüyorum. Çünkü Kadri ağabeyin de milletvekilliği döneminde bir koalisyon vardı, Burhan Orhan ve Ahmet Sünnetçioğlu dönemlerinde de bir koalisyon vardı. Ama ANAP döneminde bir milletvekilliği İnegöl’e nasip olsaydı, ben birçok hizmetin o dönemde yapılabileceğini düşünenlerdenim."
Milletvekilliğiniz dönemindeki İnegöl`e, hangi hizmetleri kazandırdınız.?
ULAŞIMDAN EĞİTİME, SAĞLIKTAN EKONOMİYE...
Allah’a çok şükür gurur duyduğum hizmetler var. Bu döneme sarkan hizmetler var. İlk milletvekili oldum, 4 ay 10 gün sonra İnegöl’ün doğalgaz ihalesini resmi gazetede yayınlattık. Arkasından ihalesi oldu ve İnegöl doğalgaz ile buluştu. Çok uzun yıllar konuşulan ‘OSB’ye kadar doğalgaz geldi İnegöl’ün meskenlerine niye doğalgaz verilemiyor’ tartışmalarını bitirdik ve İnegöl’ü doğalgaz ile tanıştırdık. 2. dönemde de TOKİ konutları bittiği için Akhisar’a doğalgazı götürttürdük. Bunun için o günün Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile özel bir görüşme yaptım ve o yatırımı oraya İNGAZ’a yaptırttık. Tabi ondan sonra Akhisar konutlarına, Yenice’ye oraya buraya doğalgaz gelmesi çok kolaylaştı. Bugün İnegöl’ün tamamına doğalgaz verilmesine öncülük ettik. 2. yaptığımız iş garaj bölgesindeki köprülü kavşak oldu. O da çok tartışmalı bir konuydu. Çok şükür kısa süre içerisinde başlayıp bitirdik. Ondan sonra İnegöl-Bursa karayolunu duble hale getirdik. Ümitalan’dan yeni bir varyant açtırdık. Bunlar ciddi masraflı işler. Ondan sonra Yenice Köprülü Kavşağı’nı yaptırdık. Ondan sonra Mezitler’i programa aldırdık. Mezitler 2005’te programa alınmasına rağmen anca bitti, çünkü orada çalışma koşulları heyelan ve kaymalardan dolayı ağır. Alanyurt yolunu duble hale getirdik. Kurşunlu yolunun da bakımını yaptırdık, biraz genişlettik. O dönemin ulaşım hizmetleri bunlar.
Sizin döneminizde İnegöl`e en çok hangi alanda yatırım yapıldı?
EĞİTİM ALANINDA BÜYÜK YATIRIMLAR YAPTIK
Bir lise binasında 2 bin 800 tane öğrenci vardı, o günün şartlarında İnegöl Lisesi’nde. Allah nasip etti biz Fen Lisesi, Öğretmen Lisesi, 2 tane düz lise, 1 Kız Meslek Lisesi, 1 Erkek Sanat, 1 Sağlık Meslek Lisesi olmak üzere 7 tane liseyi sadece o dönem hizmete aldık. En az mevcudun yarısı kadar İlköğretim Okulu’nu köylerde ve ilçede hizmete aldık. Yine çok önemsediğim bir hizmet olan İşletme Fakültesini de bana göre üniversitesinin çekirdeğini oluşturacağını düşündüğüm için uğraştığım İşletme Fakültesini de İnegöl’e kazandırırken, Belediye Başkanımız Alinur Aktaş ile birlikte TEKEL kibrit binasının bütün binalarını üniversiteye devrettirdik. Yanlış hatırlamıyorsam 3 tane sağlık ocağı vardı bu sayıyı 12-13’e çıkardık. Eğitimde derslik sayısını yüzde 50 arttırdık, aynı zamanda da Sayın Mehmet Yıldız’ın eğitim kampüsü çalışmalarında yer tahsisinden Sayın Bakanımızın buraya temel atma törenine gelişine kadar bütün çalışmaları da yaptık ve orayla ilgili engelleri aşmak için uğraştık. Onun bitmesi bu döneme kaldı. Mehmet Yıldız o ara 1-2 bakanla sıkıntılar yaşadı, bir gün bizi çağırdı; ‘Ben kampüsü bitiriyorum ama siz altyapıyı hazırlamıyorsunuz’ dedi. Biz de TOKİ’yi mazeret göstererek Sayın Başbakan ile görüşerek, o bölgeye doğalgazı da götürdük. O şekilde altyapısı hazırladık. Yoksa biz oraya doğalgazı götürmeseydik orada hiçbir okulun açılma şansı olmazdı. Bugün o okullar da açıldı, bitirildi çok şükür. Gerçekten hayırseverlerimiz ile birlikte eğitimde derslik sayısında en az yüzde 50-60 artış kaydettik. Dolayısı ile bugün İnegöl’ü birçok konuda rahatlatmış olduk. Birçok mahalleye sağlık ocakları kazandırdık. Diş Hastanesi Polikliniğini üniversiteden yer almak sureti ile açtık ve özellikle İnegöl Devlet Hastanesi’nde de, birçok tıbbi cihazın eksiklerinin tamamlanmasında ön ayak olduk. Enerji nakil hatlarını yer altına aldırdık.
İnegöl sektörel anlamda mobilya merkezli bir kent. Mobilyamızın tanınırlığı ve markalaşması noktasında en önemli yatırım sizce hangisi?
2.OSB MOBİLYAYI ZIPTACAK MİHENK TAŞIDIR
Fuarlar düzenlemek, fuar alanı yapmak çok büyük hizmettir. Rahmetli Hikmet Şahin bu çalışmaları yapmıştır. Bunun yanında birçok milletvekili arkadaşımızın İnegöl mobilyasının Türkiye’de tanınması ve dünyaya açılması için çalışma yapmıştır. Bunların hepsini destekliyorum, hepsine teşekkür ediyorum. Ama bana göre bizim İnegöl mobilyasını zıplatacağımız mihenk taşı, mobilya ihtisas sanayi bölgesi olacaktır. İnegöllüler bugün bunun farkında değil. Ben mobilya ihtisas organize sanayi bölgesi çalışmalarına başladığımda 10-15 sene sonraki mobilya sektörünü düşünerek hareket ettim. Orta ölçekli mobilyacı kardeşlerimizin büyük ölçekli fabrika sahibi olmasını, küçük ölçekli 200-500 metrekare bölgelerde imalat yapan mobilyacı kardeşlerimizin, onların boşalttığı yerlere geçip orta ölçekli olmalarını istedik. Yani herkesin sınıf atlamasını sağlamaya çalıştım. İnegöl’ün mobilyasında, mobilyacısında sınıf atlamasını sağamaya çalıştım. O yüzden de mobilya ihtisas OSB’nin çok ciddi takipçisi oldum, kurulmasına gayret ettim. Bugün ne zaman mobilya ihtisas OSB’ye gitsem, en az 5-10 fabrikanın orada olduğunu, ama yarın öbür gün bunun sayısı 50-60 olduğunda İnegöl’ün esas can damarı olacağını ve bizim mobilyamızın da bütün dünyada çok rahat tanınacağına ve taşınacağına inanarak bunları yaptım. Biz bugün için hala bunun farkında olmayabiliriz. Ama bizim mobilya sektörüne yaptığımız en büyük hizmet budur. Artı fuarın genişlemesinde de Sayın Alinur Aktaş ile gidip Halk Bankası’ndan kredileri koşturan, o fuar alanını büyütmeye çalışan bir kardeşiniziz. Ama mobilyacılar o ihtisas OSB sayesinde sınıf atlayacaklardır. Ben şuanda halen CHP’den Milletvekili olan Sayın Sinan Aygün’ün şuanda Ankara’daki siteler bölgesini mobilya ihtisas OSB yapmak için çalıştığını biliyorum. Ama biz bunu bitirdik, fabrikalarımız var. Arada çok büyük fark var. Onlar şuanda bizi takip ediyorlar. Bu çok büyük bir başarı. Onun için bunu özellikle önemsiyorum, çünkü İnegöl’ün ticaretine de can damarı olan mobilya sektörüne de yapılacak en büyük yatırımlardan birisinin bu olduğunu biliyoruz.
İnegöl aynı zamanda bir tarım kenti. Ancak İnegöl`ün sulama ile ilgili sıkıntıları geçmişten bu yana halen devam ediyor. Barajlar hali hazırda tamamlanmış değil.
BARAJLARI TAMAMLAMIŞTIK, KANALETLERİ KALMIŞTI
Öbür taraftan Babasultan Barajı’nı çok ciddi takip ettik. Benim dönemimde bitirdik.. Sadece kanaletler ihale edilip yapılacak ve sulamaya geçilecekti. İnşallah o noktada çalışmaların devam ettiğini düşünüyorum, ama İnegöllüler hep Boğazköy Barajı’na dikkatlerini verirken, Babasultan’ı gözden kaçırdılar. Bizim esas topraklarımıza, İnegöl’ün çiftçisine faydalı olacak olan baraj Babasultan Barajı’dır. Yarın öbür gün Yenice-Cerrah istikametinde bu sulamadan dolayı çok büyük gelişmeler olacak. Bizim tarımımıza ciddi destek olacak.
Birde yarım kalan hizmetleriniz var. Sizden sonraki döneme sarkan. Bunları da paylaşırsanız?
BİTENLER KADAR SARKAN HİZMETLERİMİZ VAR
Diğer taraftan biz enerji nakil hatlarını da yeraltına aldırdık ve bir yeni İnegöl oluşması için Akhisar-Huzur Mahallelerini imara açtık. Orada TOKİ planladık. 1. etabını bitirttirdik, 2. etabını ihale aşamasını getirdik. Bu döneme sarkan hizmetlerimiz var. Bunlardan bir tanesi Oylat yolu ve köprülü kavşaklardır. Yine bu döneme sarkan en büyük hizmetimiz hastane hizmetidir. Bana hep ‘Niye Yeni İnegöl’de olmadı’ diye sorulduğunda ‘Biz beddua değil dua almak istiyoruz’ dedi. Siz hastaneyi 5 kilometre öteye taşırsanız, 130 bin insanı oraya götürmeye kalkarsanız o olacak iş değil. En kolay ulaşabileceğimiz bir hastane önemliydi, çok şükür bu oldu. Ben onun bütün çalışmalarını yaptım. 1 buçuk sene yer ve mimari projesi üzerinde çalıştım. Projeyi çizen mimar hanımefendiyi İnegöl’e kadar getirerek Belediye Başkanımız ile görüştürdüm. Yeri gösterdi ve nasıl bir proje çizmesi gerektiğini hayal etti. 200 odalı olan bu hastanenin 100 odası 32 metrekare, 100 odası 28 metrekare olacaktı. 28 metrekarelere tek ranza, 32 metrekarelere çift ranza konulacaktı. Ben hepsinin 32 metrekare olması üzerine direttim, bunu kabul ettirdim. Şuanda 200 odanın tamamı 32 metrekaredir.
STAD VE SPOR SALONU TAŞINMALI
Sayın Sağlık Bakanımız ile görüşürken,İnegölspor tesislerini bu hastaneye katacağımızın taahhüdünde bulunduk. Bizim mevcut hastanemiz yaklaşık 20 dönüm, şuan 40 dönüme yeni bir hastane yaptık. İnegölspor tesislerini ilerleyen dönemlerde futbolcuların daha rahat antrenman yapması, daha rahat uyuması için daha sakin bir yere gittiğinde o tesislerin de hastaneye katılarak otopark ve genişleme alanı olarak ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Ben de ulaşımı kolay olmak şartı ile stadyumun, kapalı spor salonunun bir komplike tesisi olarak uygun bir yere taşınması fikrine soğuk bakmam. Bu kendi aramızda konuştuğumuz bir şey ama olacak bir şey. Hele hele kapalı spor salonu bana göre farz. Yeni, büyük, güzel bir kapalı spor salonu lazım. Kültür Sayarı’nın yıkılması gerektiğini de düşünüyorum. Oranın meydan olarak esnafımıza katılması gerekir. Bu hastane yılsonuna kadar açıldığında İnegöl’ün sağlık problemlerine müthiş bir destek verecek. Yanık ünitesi gibi acil gibi yoğun bakım gibi birçok eksikliği tamamlayacak ve bizi en az 20-30 sene bu dertten kurtaracak bir tesise kavuşmuş oluyoruz. En az 60-70 trilyonluk bir yatırım maliyeti olan hizmet olacak görüyorum. Bu döneme baktığınız zaman hastane, adliye binası, Oylat yolu ve köprülü kavşakları ve Halk Eğitim Merkezi bu döneme sarkan ve her şeyi ile yüzde 100 ilgilendiğimiz bir hizmet silsilesidir. 2002 ve 2014 arasındaki 12 sene içerisinde bunların hepsi dolu dolu yaşandı.
Sedat Kızılcıklı şuan ne yapıyor siyasetin neresinde?
SİYASETİN MERKEZİNDEYİM
Siyasetten hiçbir zaman kopmadım. En son Kütahya görevimizi yaptık, oranın kongresini bitirdik. O kongreden sonra ben Bursa’da ikamet ettiğim için Genel Merkez görevimden ihtiyaç olması halinde tekrar geri dönmek şartı ile müsaade istedim ve daha çok Ali Bostancı İnşaat’ın genel müdürlüğüne baktım. Tabi bu arada bizim belediye başkanlarımızın açılışları, il ve ilçe teşkilatlarımızın açılışlarından davet alırsak elimizden geldiği kadar katılmaya çalışıyoruz. Bu arada Bursa’da Line TV’de haftada bir Fikri Takip diye CHP’nin bir önceki dönem İl Başkanı olan Sayın Gürhan Akdoğan ile birlikte haftalık olayları tartıştığımız bir program var. Bunun haricinde de siyaseti yine televizyonlardan, basın yolu ile Ankara’ya gitmek, bakanlıklarla görüşmek sureti ile takip etmeye devam ediyoruz. Aynı zamanda İnegöl’ün hizmetlerini de takip etmeye devam ediyoruz. Zaman zaman bana da birçok arkadaşımızın ‘Şu konuda yardım eder misin?’ şeklinde talepleri oluyor ben de elimden geldiği kadar bunları da takip etmeye çalışıyorum. Siyasetin neresindesin diye sorarsanız merkezindeyiz. Hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorum.
Yeniden milletvekili düşünüyor musunuz, yada belediye başkanı olmayı istermisiniz?
ALİNUR AKTAŞ`IN BİR DÖNEM DAHA OLMASI GEREKİYORDU
Siyasetten kopmadığım için sadece gelen taleplere bakıyorum Belediye başkanlığı konusunda çok arkadaşımızın sağ olsunlar ‘İnegöl’de Belediye Başkan Adayı olmayı düşünmez misin?’ şeklindeki açıklamalarını takip ettim, 2014’te bizzat gelip konuştular. Ama ben kesinlikle Sayın Alinur Aktaş’ın bu göreve devam etmesi gerektiğini söyledim. Alinur Beyin şöyle bir şansı var, 1. dönemde rahmetli Hikmet Şahin’den sonra İnegöl’ün merkezine hizmet etme fırsatı buldu. 2. döneminde Alanyurt, Akhisar, Huzur Mahallesi gibi sınırlar genişlediği gibi, daha fazla yere hizmet etme fırsatı buldu. Bu dönemde tekrar tecrübeli birisinin devam etmesi gerektiğini, bu yapıyı kurması gerektiğini, çünkü artık bütün belde ve köylerin ilçe sınırları içerisine ve belediye hizmet alanına girdiğini bildiğim için, Alinur Beyin tecrübesi ile bu işi daha uygun götüreceğini düşündüm. Düşündüğümüz gibi de oldu. Sonuçta bugün Bursa’da ilçe belediyelerin içerisinde en yüksek oy ile seçilen belediye başkanı, İnegöl Belediye Başkanıdır. Aynı zamanda Büyükşehir’e en büyük destek yine İnegöl ilçesinde çıkmıştır. O yüzden artık bu saatten sonra AK Parti’nin İnegöl’e hükümeti ile, Büyükşehir’i ile ilçe belediyesi ile hizmetlerine en hızlı şekilde devam edeceğine olan inancım tam.
NEREDE GÖRMEK İSTERLERSE ORADA OLURUM
Biz siyasetin içerisinde her zaman oluyoruz, bu ille de belli bir yerde görev almak anlamında değil. Genel Merkez’de, Bursa’da, İnegöl’de yaptığımız istişareler neticesinde arkadaşlarımız bize bir görev tanımı yaparlarsa, biz de onların uygun gördüğü yerlere talip oluruz ama onun haricinde ille ben şurada burada olacağım diye bir derdim olmadı. Önümüzde ilçe ve il kongrelerimiz var, ardından milletvekilliği seçimleri var. O bittikten sonra 2019’da Cumhurbaşkanlığı, milletvekilliği, başbakanlık, büyükşehir ve ilçe başkanlığının seçimi aynı zamanda yapılacak. Bu günler geldiğinde hepsi değerlendirilecektir. Bizim arkadaşlarımız bizi nerede görmek isterlerse biz onun içerisinde çalışırız. Bu ille siyasetin içerisinde olacağım, devam edeceğim değil, kesinlikle siyaset yapmıyorum da değil. İlçe ve il kongrelerinden sonra o değerlendirme sürecini yaşayacağız.
En çok merak edilen konulardan biride, milletvekili Hüseyin Şahin ile küslüğünüz. Nasıl açıldı aranız?
HÜSEYİN ŞAHİN İLE 2007`DEN BUYANA GÖRÜŞMÜYORUZ
2004 yılında Hüseyin Şahin Beyi İl Genel Meclis Üyesi listesinin 1. sırasına yazalım diyen ilçe başkanımız ve rahmetli Belediye Başkanımız Hikmet Şahin beye bunları kabul ettiren kardeşiniz benim. Ama bu süreç içerisinde arkadaşlarımızın İl Genel Meclis Üyeleri olarak, kendi içlerinde bazı rekabetlere girdiğini de gördüm. Herhangi birine danışmadan kendisinin Ticaret Sanayi Odası Başkanlığı gibi, birçok kararları kendi kendine aldığını gördüm. Onun haricinde de benim için en önemli etken, insanların arkasından konuştuğu, dedikodu yaptığı şeklindeki kulağıma gelen bilgilerden sonra Hüseyin Bey ile 2007 yılından itibaren bütün ilişkilerimi kestim.
HÜSEYİN ŞAHİN ÇOCUKLUK ARKADAŞIMDI AMA...
2011’de Sedat Kızılcıklı ile Hüseyin Şahin arasında bir soğukluk oldu diyen yalan söyler ve günaha girer. Ama derse ki 2007’den beri bu vardı, doğru söyler. Biz çocukluk arkadaşıyız, ama soğukluğumuz 2007’ye geliyor. O da benim olmadığım ortamlarda benimle ilgili söylediklerinin benim kulağıma gelmesi, bunları benim yüzüme söylememesidir. Ama ben her zaman şunu söylüyorum, benim şahsi hiçbir meselem İnegöl’ün meselesinin üzerinde olamaz, şahsi hiçbir meselem AK Parti’nin meselesi üzerinde olamaz. Böyle bir hatayı yapmam. Milletvekilliğim bittiğinde bütün arkadaşlarımı ‘Hüseyin Şahin mevcut milletvekilimiz, sizden ne isterse haklı talebi ise bunların hepsini takip edip yardım etmeniz lazım’ dedim. Yeter ki İnegöl’e hizmet yapılsın. Yoksa ‘Onlarla görüşmeyin, toplantısına gitmeyin’ demem, onunla görüşen hiç kimseyle de görüşmemezlik yapmam. Bizim aramızda böyle bir soğukluk var, ben bu soğukluktan da son derece memnunum. Hani ‘Bu benim çok iyi bir arkadaşım’ diyebileceğim bir insan olmadığı için… Ben tepeden bakmayı, kibirlenmeyi, ulaşılmaz olmayı, arkalardan konuşmayı, olmayan şeyleri varmış gibi göstermeyi, dedikoduyu sevmiyorum. Bunların bize bir faydası yok. Bunları yapmaya çalışan insanlarla da kendi ilişkilerimi uzak tutuyorum. Ama bu insan bir hizmet kademesindedir. O hizmetin de hangisini yaparsa ben ondan ‘Allah razı olsun’ derim.
Peki Hüseyin Şahin ile Alinur Aktaş arasındaki soğukluğun sebebi nedir? Nasıl başladı.
AKTAŞ`I ANKETLERDE BAŞARISIZ GÖSTERMEK İSTEDİ
Belediye Başkanımız Alinur Aktaş ile Milletvekilimiz Hüseyin Şahin arasındaki soğukluğun Milletvekilimizin, Alinur Aktaş ile ilgili düşüncelerinden ve ona olan davranışlarından kaynaklandığını düşünüyorum. Ve ben bu durumda Alinur Aktaş beyi haklı gördüğümü ifade ediyorum. Sonuçta siz milletvekilisiniz, bir tane belediye başkanı bir tane de ilçe başkanı var. Siz birlikte üçlü saç ayağını iyi oluşturacaksınız, Bursa ve Ankara’dan hizmet getireceksiniz. Bu üçlü saç ayağında bir sıkıntı var. Nasıl bir sıkıntı var? Milletvekili istiyor ki, Belediye Başkanı da bana tamamen tabi olsun, ilçe başkanı da bana tabi olsun. Sen doğru işler yaptığın sürece zaten sıkıntı yok, ama ne zaman ki Sayın Milletvekili arkadaşımız ilçe kongresinde Bülent Temelli’ye ‘Aday olma, ben seninle çalışmayacağım, ben seni istemiyorum’ diye talepte bulundu. Kendi fabrikasına arkadaşlarının da olduğu ortama Bülent Temelli’yi çağırıyor, ‘Sen aday olma, ben seninle çalışmayacağım, haberin olsun’ diyor. Bülent Temelli de diyor ki, ‘Ben adaylığımı açıkladıktan sonra sen bana bunu söylersen olmaz, ben adaylığımı açıklamışım artık nasıl geri döneyim? Ben sana 50 kere olayım mı diye sordum, acele etme dedin, ben adaylığımı açıkladıktan 1 gün sonra gelip, aday olma diyorsun. Ben bunu kabul edemem’ diyor ve aday oluyor. İkincisi, Alinur Aktaş ile ilgili sıkıntının da ‘Ankette başarılı çıkmadı’ diye bir gazetenin anketinin İnegöl’de kapı kapı dağıttırmasından kaynaklanan bir soğukluk var. Ben Belediye Başkanı olsam siz de milletvekili olsanız, siz benim aleyhimde olan bir haberi İnegöllü bir insan olmanıza ve aynı partili olmamıza rağmen kapı kapı dolaştırır ve dağıttırırsanız ben sizinle hiç görüşmem. Sonuçta sizin haksız olduğunuzu İnegöllüler de söylüyor, yüzde 55 ile Alinur Aktaş’ı seçiyor. Sizin bundan 1 sene önce dağıttırdığınız anketin de ne kadar yanlış, yanlı ve haksız olduğunu İnegöl’de seçim sonucu da söylüyor. İnegöl, Bursa ilçeleri içerisinde en yüksek oy ile Alinur Aktaş’ı seçiyor. Belediye Başkanına bunu yapacaksınız, ilçe başkanına bunu yapacaksınız, sonra gelip ‘Bunlarla aram soğuk’ diyeceksiniz. Tabi soğuk olur. Siz böyle yaparsanız aranız kiminle iyi olur. Burada AK Parti’li bir belediye olur da milletvekili CHP’lidir ve bunu sevinerek yapabilir. Gazeteyi alır ‘Anketlerde nasıl başarısız bir Belediye Başkanı’ diyerek kapı kapı dolaştırır. Bunlar siyasi nezaketsizliğin faturaları. Ne yapmanız lazım? Buradaki Belediye Başkanımıza ve ilçe teşkilatımıza yardım etmeniz lazım. Onlarla diyalog halinde olup, beraber programlar yapmanız lazım. Bu çalışmalara buradaki bürokratları da katıyorum. Bu başarıları bugün hep beraber yaptık. Onların sonucunda bugün İnegöl birçok hizmet aldı, biz de bundan son derece mutluyuz.
Hüseyin Şahin`in milletvekili performansını nasıl buluyorsunuz? Sizce başarılı mı?
BU SORUYA CEVAP VERMEM DOĞRU OLMAZ!
Recep Altepe yerine, Rahmetli Hikmet Şahin Büyükşehir Belediye Başkanı ne değişirdi. İnegöl için farklı olur muydu?
HİKMET ŞAHİN YAŞASAYDI, HERŞEY FARKLI OLURDU
“Şahsi kanaatimi söylüyorum, bugün Bursa’da Hikmet Şahin’in belediyeciliği mi? Recep Altepe’nin belediyeciliği mi?’ diye bir anket yapılsa, ben Hikmet Şahin’in belediyeciliğinin daha başarılı olduğunu düşünüyorum. Daha güzel eserler ortaya konmuştur, Bursalıların birçok eksikliği giderilmiştir. Hikmet Şahin’in İnegöl sevdasını herkes biliyor. Bugün Recep Altepe değil, rahmetli yaşasaydı ve Belediye Başkanı olsaydı İnegöl’ün alacağı hizmetleri de hep beraber düşünelim. O zaman da Bütünşehir olmadan, ilçe olarak Bursa merkeze bağlanmadan önce Alinur bey Hikmet Şahin’den ne istediyse almıştır. İnegöl’ü bildiği için Alinur beyi yanına çağırıp, ‘İnegöl ile ilgili şöyle bir şey düşünüyorum, sen de uygun görürsen gel altyapısını hazırlayalım’ diye fikir bile üretebilirdi. Recep beyden bizim istememiz lazım. Recep bey sırtını dönecek diye bir şey söylemiyorum. Recep bey de İnegöl’ün hizmetleri ile ilgilenecek, gayret edecek bir Belediye Başkanımız olduğuna inanıyorum, istediğimiz zaman inşallah ondan da hizmet alacağız. Burada milletvekili, ilçe teşkilatı ve belediye başkanının üçlü saç ayağı olarak koşturması lazım.
İnegöl`deki siyasetçiler gibi Bursa`da üst düzey siyasetçiler arasında bir soğuk savaşın olduğu iddia ediliyor. Aslı var mı?
ARINÇ İLE ÇELİK ARASINDA BİR HUSUMET YOK
İnegöl’deki bu durum kendi içerisinde talere edilebiliyor. Bursa’da da bunun çok derin olduğunu düşünmüyorum. Sayın Faruk Çelik 2 dönem Bursa’da çalıştı ve Bursa’ya çok büyük hizmetleri oldu. Sayın Bülent Arınç da Türkiye’nin en önemli siyasetçilerinden birisi ve bu partinin en önemli isimlerinden birisi. Bu dönem Bursa’da Genel merkezimiz ve Sayın Başbakanımız tarafından aday gösterildi. O da bunu Demirtaş doğumlu olduğu için memnuniyetle kabul etti. Dolayısı ile ben Faruk Bey ile Bülent Beyin bir husumet içerisinde olacağını düşünmüyorum çünkü her hafta bakanlar kurulunda bir araya geliyorlar. Çok eskilere dayanan dostlukları var.
Eski Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu arasındaki ne gibi farklılıklar var?
ERDOĞAN VE DAVUTOĞLU`NUN ÖZELLİLERİ FARKLI
Sayın Ahmet Davutoğlu Dışişlerin Bakanı olduğu dönemde, dış işleri yoğun olduğundan parlamentoya çok sık gelemedi, ama tabi önce danışman olarak sonra da kabinede bizzat bakan olarak bulunduğu için, AK Parti’nin kuruluşundan beri, bu çalışmaların içerisinde olan birisi. Dolayısı ile AK Parti’ye yabancı olan bir isim değil. Her şeyini bilen, kuruluşunda çalışmalara katılmış bir büyüğümüzdür. Tabi Tayyip Bey ve Sayın Ahmet Davutoğlu’nun birebir aynı kişiler olmasını beklemek doğru değil. Özellikler çok farklı. Tayyip Beyin teşkilatçılığı, liderliği, kararlılığı, cesareti Türkiye’de birçok insanda olamaz. Olması da mümkün değil. Bu kadar çok lider olsaydı, zaten Türkiye 2002’den önce neler yaşardı, ama Sayın Davutoğlu’nun da kültürü, birikimi, tecrübesi, tanınırlılığı, entelektüelliği Dışişleri Bakanlığı’ndan geliyor. Sayın Davutoğlu’nun ‘Stratejik Derinlik’ adlı kitabını ben 10 yıl önce okudum ama o kitap 2007’de meşhur oldu. Birçok insan bu kitap ile ilgili atıflarda bulunuyor ama orada çok müthiş bilgiler var. Bir kere ülkelerin mevcut durumları, çıkarları, çatışma alanları, faydaları, zararları, tarihsel özellikleri ve nüfusları, yüzölçümleri, yakınlıkları, uzaklıkları yani müthiş bilgiler var. Hem dünyayı tanıyor ve tanınıyor olması hem de paralel yapı mağduru olarak onlarla da bir mücadele içine giriyor olması, onun da Genel Başkan ve Başbakanlıkta elini güçlendirdi.
AK Parti`nin girdiği her seçimden başarıyla çıkmasının sırrı nedir?
AK PARTİ HÜCRELERİNİ SÜREKLİ YENİLİYOR
AK Parti’nin kurulduğu gün ile bugün arasında 13 sene bitti, 14 yaşına girdi. Bu 14 sene içerisinde bu kadar hizmetin haricinde 2 Cumhurbaşkanı, 3 Başbakan, 2 tane de Genel Başkan çıkarmayı başarmış bir partidir. Baktığınız zaman AK Parti kadroyu yetiştiriyor, yenileniyor, teşkilatlarını, kendisini, heyecanın, bakanlar kurulunu, milletvekillerini, belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini, il genel meclis üyelerini, kadın kollarını, gençlik kollarını yeniliyor, hep bir hücre yenilemesi. Ve hep yeni söylemler. Şimdi ‘Yeni Türkiye’. Birileri eleştiriyor, ama kardeşim AK Parti her seçimde yeni kadro ve yeni bir söylemle çıkmış. Her seçim döneminde yeni kadrolar kurulmuş ve yeni bir söylem. ‘Durmak Yok Yola Devam’ demiş, ‘Mutlu Şehirler’ demiş, ‘Yeni Türkiye’ demiş. Hep yeni bir slogan hep yeni söylemler. Hangi parti kendini bu kadar çok yeniliyor. Birçok parti kendini yenileyemediği için bu şekilde sıkıntılar yaşıyor.
Ya muhalefet. Sizce muhalefet görevini layıkıyla yapıyor mu?
MUHALEFETİN ANLAYIŞI TÜRKİYE’YE KAYBETTİRİYOR
3 gün önce tezkere konusunu tartışıp ret oyu veriyorsunuz, 3 gün sonra gelip sadece Kobani ile sınırlı bir tezkere çıkaralım diye çocukça bir teklif ortaya atıyorsunuz. Kardeşim siz bugün Kobani ile ilgili bir tezkere, yarın Musul ile öbür gün Kerkük ile ilgili bir tezkere mi çıkaracaksınız. Bir tezkere her zaman en geniş şekilde tutulur, hükümetin eli güçlendirilir, pazarlık gücü arttırılır. Karşı tarafa bir gözdağı verilir. Çalışmalar yapılır ve hükümet en geniş manada en geniş yetki ile donatılmaya çalışılır. Çünkü elini güçlendirmen lazım. Burada Devlet Bahçeli ve MHP’nin tutumunu takdirle karşılıyorum. Çünkü diyor ki; ben dış politikada birçok şeyine karşı olmama rağmen, milli menfaatler vardır ve bu konuda hükümetimin elini güçlendirmem lazım. Öbür taraftan CHP ve HDP’ye bakıyorsunuz, tezkere olmasın diyorlar. Şimdi yok koridor açın, yok yeni tezkere çıkaralım. 3 günde ne oldu? Esat rejimi IŞİD ile birlikte Suriye’de 200 bin kişiyi öldürdü mü öldürdü. O gün hiçbirinizin insanlık aklına gelmedi mi? Bunlar insan onlar değil mi? Bunların hepsini düşünmek lazım. Bu o kadar basit bir konu değil, bunun arkasını bilmek lazım.
Dünyanın son olaylarda Türkiye`ye bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
TAKDİR EDİLMEKTEN BIKTIK
Ekonomik Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) bugünlerde İstanbul’da çok büyük bir toplantı yapıyor. Dünyanın her yerinden gelen katılımcılar ile 1. Dünya Savaşı’nın 100’üncü yılını tartışacaklar. Ne kadar büyük bir toplantı. Bizim Suriye’yi ve Ortadoğu’yu anlamamız için 1. Dünya Savaşı’nı anlamamız lazım. Osmanlı dağılmasaydı Suriye’de Irak’ta böyle sıkıntılar olur muydu? NATO Genel Sekreteri gelmiş, Türkiye’nin insani yardımlarını takdirle karşılıyoruz diyor. Takdirle karşılamayın artık, biz takdir edilmekten bıktık. BM şemsiyesi, NATO şemsiyesi altında ne yapacaksanız yapın. Biz 3-5 milyar dolar bu kardeşlerimize verdik, onları tazmin edin, bunlara yardım edin, bunlardan bir kaçını da siz alın. 2 milyon Suriyeli Türkiye’de duruyor, 500 binini de Almanya alsın. Adamların hiçbir sınırı yok oradan ‘Türkiye görevini yapmıyor’ diye atıp tutuyorlar. Amerika ne yapıyor, Almanya ne yapıyor, Fransa ne yapıyor, İngiltere ne yapıyor, Avrupa Birliği ne yapıyor, hangi insani yardımı yapmış? Sınırların bu kadar uzak, istediğin gibi ahkâm kesiyorsun. Türkiye sınırın içerisinde ve bu ateşin içine girmemek için uğraşıyor. ‘Git sen IŞİD ile savaş’, o zaman Esat ile de savaşacaksın. O zaman karşına İran çıkacak. Kasrı Şirin’den beri hiç sıkıntı yaşamadığımız İran ile karşı karşıya geleceksin. Rusya ile Çin ile karşı karşıya geleceksin. Amerika elini sürmesin, oraya girmesin, Türk askeri girsin, Rusya ile Türkiye karşı karşıya gelsin… Bunları düşünmeden git Kobani’ye, gel demek mümkün mü? Bu kadar kolay bir şey mi bu? Orada kantom oluşturuldu, oralara bayrak dikildi. O gün de hükümeti eleştirdiniz. Şimdi o bayrak dikilen yere gir, koridor aç, onlara ağır silah ver, onları Türkiye’ye kabul et, ama hiç araştırma yapma. Bunlar PKK’lı mıdır, terörist midir, Türkiye’ye sıkıntılı bir şey mi sokacaklardır… Bunların hiçbirini araştırma aç kapıları hepsi girsin. Hangi hükümet bunu yapabilir, hangi mantık bunu kabul edebilir. Bizi Rusya ile İran ile sadece Suriye ile Irak ile değil ki sadece Şii, Sünni, Alevi, Türk, Arap çatışması da değil, bu aynı zamanda bir Amerika-Rusya savaşı. Ben hep şunu söyledim, nasıl ki Kosova’ya, Bosna Hersek’e BM Barış Gücü gitti, aynı Barış Gücü Irak ve Suriye’ye gidecekti, muhalefete de iktidara da ‘Dur’ diyerek önce kanı bitirecekti. Bütün ülkelerin askerlerini alacaktı, dolayısı ile karşısına kimseyi almayacaktı. Orada önce sükûneti sağlayıp akan kanı durduracaktı. Ondan sonra çözüm üretecekti. Afganistan’da ne yaptın, Kosova’da ne yaptın? Bunları yapabilseydik, bugün ne 200 bin insanın öldüğü, ne IŞİD’lerin çıktığı, ne Kobani’lerin yaşandığı bir olayla karşılaşırdık. Yaklaşık 4 senedir insanlık dramı var. Bütün bunlara rağmen, Türkiye’nin dönüp ‘iyi oluyor’ diyecek hali yok. Bunların böyle olacağını Türkiye gördü, o gün Türkiye’nin uyarılarına dikkat etmeyenler, bugün şaşkın. Amerika Irak’a girdi ve adaletli bir yönetim oluşturmadan oradan çekip gitti. Ondan sonra bu işler karıştı. Keşke hiç Irak’a girmeseydi. Madem Irak’a girdi, bu kadar kolay çıkmasaydı. Bunların hepsi o dönemlerde onun bıraktığı boşluğu dolduran güçler. Bugün hiçbir Müslüman’ın IŞİD’in yaptıklarını kabul edeceğine 1 gram inanmıyorum ama Esat’ın yaptığını kabul eder miyiz? Onu da kabul etmemiz mümkün değil. Bir yerde zulüm varsa bizim adaletten, haktan, doğrudan yana olmamız lazım. 200 bin Kürt kardeşimizi kabul etti bu ülke. Sizin yapmanız gereken ‘Hay Allah razı olsun, IŞİD bize bunları yaparken, siz bize bunları yapıyorsunuz’ diyerek teşekkür etmek yerine, bunları yapmak gerçekten bir akıl tutulmasıdır. Allah onları da ıslah etsin. Türkiye’nin bu emeklerini takdir etmek ve karşısında olmak gerçekten zavallılıktır.
Kobani bahanesiyle ortalık karıştı. Olayları nasıl değerlendiriyorsunuz, bu işin sonu nereye varır?
KÜRTLER KÜRTLERE BASKI YAPIYOR!
Devlet baskısı olmasın, Kürt’e de olmasın Türk’e de olmasın deniyor, ama Kürt’ün Kürt’e baskısını ne yapacağız? PKK kepenk kapatıyor. Sen devlet baskısından, özgür olmadığından şikâyet ediyordun. Sen şimdi bunu kendi soydaşına yapıyorsun. Baskıyla oy verdireceksin, baskıyla sokağa çıkartacaksın, baskıyla kepenk kapattıracaksın. Diyorsun ki, düne kadar devlet baskısı ile terbiye ediliyordunuz, şimdi PKK baskısı ile ben sizi ıslah edeceğim. Olur mu? Gidiyor bir milletvekili çalışma yapıyor orada sen yuhalatılıyorsun. Hani sen demokrasiden yanaydın. Ne oldu?, senin Cumhurbaşkanlığı seçimine verdiğin sevgi, barış, özgürlük söylemlerine. Yazık. Bunları bölge halkının da iyi tahlil etmesi lazım. Bu konuda tekrar Sayın Bahçeli’ye teşekkür etmemiz lazım. O kadar baskı var ki… Bu tahriklere gelmediği için o insanları da tebrik etmek lazım. Çünkü sen orada onu yapınca burada da bir başkası bir başka şey yapar. Bir siyasi partinin taraftarlarını sokağa davet etmesi doğru bir şey mi? Demokrasiye, hukuka, barışa davet edersin ama sokağa şiddete davet etmenin bir mantığı var mı? Türkiye’nin keşke o söylediklerini yapma imkânı olsa. Türkiye’yi siz ateş çemberine sokmaya çalışıyorsunuz. CHP ve BDP’nin istediği şu, bilerek ya da bilmeyerek diyorlar ki; ‘Türkiye Suriye’deki savaşa girmedi, Suriye’deki savaşı Türkiye’ye sokalım’ diye bir davettir bu. Yazıktır, günahtır. Biz bu savaşa nasıl gireriz, oradaki kan dursun diye bir BM şemsiyesi, ya da NATO güvenliği içerisinde sadece Türkiye olarak değil, bütün koalisyon güçlerinin yer aldığı ve gerçekten Esat’ın da gitmesi ile sonuçlanacak, orada doğru düzgün yapıyı oluşturacak, bir çalışma içerisinde olalım hep beraber. Havadan da olalım karadan da olalım. Amerika havadan bombalıyormuş. Ne işe yarıyor? Bu iş 30 sene sürecek diyorlar. Derdim yok, ben oraya girmeyeceğim diyor. Şuan Amerika’nın bu durumdan memnun olduğunu düşünüyorum, IŞİD hariç. Orada bir kaos var ve Rusya orayı istediği gibi yönlendiremiyor. Amerika da ‘Ben yönlendiremiyorsam kimse yönlendiremesin’ diyor. Bu işler o kadar kolaysa Amerika gelsin kara harekâtını yapsın, Rusya ile onlar karşı karşıya gelsin. Sadece Türkiye üzerinden Rusya ile İran ile hesaplaşalım diyorlar. Türkiye 2 milyon mülteciye baksın, gitsin IŞİD ile savaşsın, Kürtleri korusun, Esat’a Maliki’ye sesini çıkarmasın, her işi Türkiye halletsin kaymağını başkaları yesin. Böyle bir mantık olabilir mi? Git şunu yap bunu yap diyenlerin de ta 1. Dünya Savaşı’ndan itibaren oradaki gelişmeleri ama özellikle 2. Irak işgalinden sonra da bu yapıyı görmesi gerekiyor.
Gelelim paralel meselesine. Sahi nedir bu paralel denilen örgüt. Gerçek mi tüm söylenenler?
DEVLETİN HİÇ BİR KURUMU HİÇ BİR GRUBA TESLİM EDİLEMEZ
“Hanefi Avcı’nın ‘Haliçteki Somonlar’ kitabını çıktığı gibi okudum ve kafam karıştı. Eğer Hanefi Avcı’nın yazdıkları doğruysa çok ciddi sıkıntı var. Benim kendi anlayışıma göre, devletin hiçbir kurumu, sadece bugün paralel yapı ile netilendirdiğimiz değil, hiçbir gruba teslim edilemez. Mesela gidin bir yeri TÜSİAD’a verin, Odalar Borsalar Birliği’ne verin. Olacak bir şey mi? Olamaz. Yani siz devlet olarak, insanların kimliklerine bakmadan adaletli hizmet etmek zorundasınız. Ama şimdi 2002 ile gelen yoldan sonra, biz özellikle Milli Eğitim’de, iç işlerinde, Emniyet’te, yargıda yetişmiş eleman sıkıntısından dolayı alnı secde gören bu insanlara yeni görevler verildi. Ne zamana kadar bu devam etti? 2002, 2007, 2011 seçimlerinde ta ki MİT Müsteşarının, Sayın Başbakan’ın ameliyat olma gününde bizzat davet edilmesine kadar. 17 Aralık’tan önce bu. Bunun arkası çok ciddi tehlikeydi. Bu ayrışmanın ilk başladığı zaman da Mavi Marmara’dır. Yani Mavi Marmara gemisinin yola çıkarılması, Sayın Başbakan’ın buna destek veren açıklamaların yapılmasından sonra, o kurumun liderinin buna aykırı açıklamalar yapması ve daha sonra da MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması ile başlayan süreç, yanında 17 Aralık’ı da getirmiştir. Burada birkaç soru var. Niye 17 Aralık’a kadar beklendi, niye Mavi Marmara olayından sonra oldu, neden hükümetin özellikle bazı politikalarda Amerika ve İsrail ile karşı karşıya gelmesinden sonra bu operasyonlara ihtiyaç duyuldu, niye bekletildi? Benim bildiğim, bir insan bir insanın yanlışını görünce buğz eder. Siz şimdi dosyaları bekleteyim, günü gelince ileri süreyim gibi, bir mantıkla hareket ettiğiniz zaman, sizin samimiyetinize inanamam. En büyük sıkıntı buradan çıkıyor. Geçmişte yanlış olduğunu yazdıklarınızı bugün savunarak yapıyorsunuz.
Gülen Cemaati milli görüş hareketi ile hiç bir zaman aynı çizgide olmadı. Bunu Başbakan ve eski milli görüşçüler bilmiyorlar mıydı?Neden bu kadar güvenildi?
HEP İYİ NİYET ARANDI
Kızılcıklı, “Kesinlikle iyi niyet arandı. O Erbakan ile yaşanan bir süreç olabilir, veya 28 Şubat sürecinden bir ders çıkarılmış olabilir. Bana göre 28 Şubat sürecinde bu sivil toplum örgütünün tutumu çok yanlıştı. ‘Yapamadılar gitsinler’ demişlerdi, bu manşetlere çekildi, kullanıldı. Bu iyi niyet ile bile söylense, sonuçta her yerde kullanıldı. Ne oldu sonuç? 99 seçimlerinde merhum Bülent Ecevit’e DSP’ye destek verildi. Sonra 2002’de AK Parti’ye destek verdiler. Siyasi düşüncedir, verebilirler ama ‘Ben bu partiye destek verdim benim her dediğimi yapacaksınız’ mantığı doğru bir mantık değildir. Bizim Mavi Marmara operasyonundan sonra İsrail ile ilişkilerimiz, Halk Bankası olayı, Musul ve Kuzey Irak petrolleri gibi olaylarda ve NATO ülkesi olmayan Çin’den füze alımı gibi olaylarda Amerika Birleşik Devletler ile çıkarlarımız çatışınca, bu sefer 17 Aralık’lar 25 Aralık’lar olmaya başladı. Onun öncesinde bunların hiçbirisi olmadı. Şimdi biz bir hata yapmışız hatamızı düzeltmeye çalışıyoruz, ama bunları güçlendiren de biziz. Bende devletin belgeleri yok, ama benim kanaatim devletin bu düşüncede olduğu. Bundan önce de öyleydi. Hoca efendi Türkiye’ye davet edildi, neler yapıldı. Serdar Arseven’in ‘Dostmodern Darbe’ kitabı var orada 2016 ya da 2017’de Sayın Fethullah Gülen’in Türkiye’ye halife olarak getirileceğinden bahsediyor. Çok şaşalı karşılamaları, hazırlıklar yapıldığından bahsediliyor. Birçok ilginç çalışmaların olduğu duyuluyor, bu bir sivil toplum örgütünün çok ötesinde bir şey oluyor. Şimdi siz bu kadar yargıda, emniyette, milli eğitimde güçlendirilirseniz, bu kadar da ticari faaliyetlerde bulunduğunuz zaman, acaba bunun arkasında bir gelecek planlaması mı var, bu planlama Türkiye’nin lehine mi? aleyhine mi? diye tartışılması lazım. Yaşadığımız olaylar bana göre çok ilginç. Birçok arkadaşımız maddi manevi yardımcı oldu, destek verdi. Hatta bunları bürokraside bir yerlere taşımak sureti ile destek verildi, ama baktığınız zaman tamamen bir yolsuzluk operasyonu kılıfı altında hükümeti devirmeye yönelik bir darbe teşebbüsü şeklinde bir çalışma var. İnsan şaşırıyor. Hem CHP’li arkadaşlarımız, hem diğer partililer Fethullah Gülen’den bahsederken, onların tabiriyle ‘F tipi’ diyorlardı. F tipi yapılanma milli eğitimde, F tipi yapılanma yargıda F tipi şöyle F tipi böyle… Şimdi bakıyoruz sarmaş dolaşlar.
Peki Paralelcilerin asıl niyetleri nasıl anlaşılamadı da, bu kadar güçlendirildi. Burada AK Parti`nin hiçmi kabahati yok mu?
BİZİ BU KONUDA ELEŞTİREBİLİRLER, AMA BİZ YANLIŞTAN DÖNDÜK
O zaman yetişmiş eleman yok diye hepsine bu fırsatlar verildi. Ama Türkiye’ye hizmet etmek için verildi. Yargı mensubuysa Türkiye’ye hukuk dağıt, adalet dağıt, emniyetteysen halkın güvenliğini sağla, milli eğitimdeysen eğitimin kalitesini arttır… Verilen fırsatlar bunun için. Sen şimdi bunu ‘Hükümetin şuyunu beğenmedim, bu dediğimizi böyle yaptı’ ama daha da kötüsü ‘Bizim liderimizden haber geldi, böyle davranmamız lazım’ sorgulamadan, doğruya yanlışa bakmadan bunu yaparsan olmaz. Ben bütün sivil toplum örgütleri için aynısını kullanıyorum. O iddialar çok ciddi iddialardı. Biz onları araştırmalıydık. Ama bize ne gösterildi, bu devrimci, bu karargâhçı falan diye yargı bunu alınca, biz de bunları gözden kaçırdık. Böyle durumla karşılaşmış olabiliriz. ‘Bunları büyütürken aklınız neredeydi’ denebilir, bizim de eleştirilebilecek tarafımız var. Hiç olmazsa bu yanlışlıktan döndük. Allah korusun 17 ve 25 Aralık’ın başarılı olduğunu düşünelim, Türkiye nereye giderdi? Şimdi dolar 2.28 diyenler dolar 5.28 olduğunda ne diyeceklerdi? Bu işin şakası yok ki. Ondan sonra bekle ki okul olsun hastane olsun baraj olsun. Hangi parayla olacak.
Çok tartışılan bir barış süreci projesi var. Ancak projenin detaylarını kimse bilmiyor. Bu konuda AK Parti yalnız kalmış gibi gözüküyor. Bu iş nasıl çözülecek?
`BU VATANA İHANETTİR’ DEMEKTEN BAŞKA BİR FORMÜL ÜRETEN DE YOK
CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu barış sürecini takvime bağlayalım diyor, hükümet bir takvim programı getiriyor, reddediyor. İlk barış süreci dediğimiz süreçte, bizim heyetimiz CHP’den randevu istedi, MHP’den randevu istedi. MHP randevu vermedi, CHP randevu verdi, çay içer gidersiniz dedi. Çay içtiler ve AK Parti heyeti hiçbir şey konuşamadan ayrıldı. Ondan sonra ‘Siz bizimle barış sürecini tartışmadınız’ denildi. Ben seninle nasıl tartışacağım, masaya bile oturamadık. Taslaklar hazırlayalım, ekipler kuralım, tartışalım, hep beraber hareket edelim. İngiltere İra süreci en az 15 sene sürmüştür. Her tarafta provokasyonlar oluyor, eylemler yapılıyor, o zamanki İngiltere muhalefeti hükümeti destekleyerek barış sürecinin devam etmesini söylüyor. Türkiye’de tam tersi oluyor. O yüzden muhalefet Türkiye’ye kaybettiriyor. Siyaseti çıkar için yapacağım diyor, ama parti menfaati üzerinde olmalı Türkiye’nin menfaati. İngiltere’de metrolarda patlama oluyor, önce muhalefet açıklama yapıp ‘Sürece devam edin’ diyerek hükümete destek veriyor. MHP, CHP, HDP diyebilseler ki, ‘Kardeşim devam edin, destek veriyoruz, bu bitsin’ o zaman bu süreç o kadar kısalır ki… Ama maalesef ‘Bu vatana ihanettir’ demekten başka bir formül üreten de yok. Nasıl yapalım? O formül yok. Kardeşliği tesis edelim, tamam ama nasıl tesis edeceğiz. İçini doldur bakalım. Ne yaparsak kardeşliği tesis edeceğiz. Bunu söyle bunların hepsi bitsin. 2002’de bizden istenen tek bir şey vardı, olağanüstü hal kalksın. Şimdi olağanüstü hal kalktı. Kürtçe TV var, anadilde eğitim hakkı dershanelerde tanındı, Kürtçe propaganda dönemi açıldı, o bölgede okul yok dediler okul gitti, hastane yok dediler hastane gitti, yol yok dediler yol gitti. Hizmet de gitti. Artık bundan sonra ne yapmak lazım, birbirimize yakınlaşarak diyalogu arttırmamız lazım. Siz bunları yapmazsanız barış sürecinde kim samimi, kim samimiyetsiz. PKK baskısı ile bu insanları tutacağım derseniz, devlet baskısından niye şikâyet ediyorsunuz. Ben şiddet uygularsam iyi başkası yaparsa kötü mü? Tüm vatandaşlarımızla bunu ciddi manada tartışmamız lazım. İnşallah sonunda o güzel ortamı bulmamız lazım. Biz güçlüyüz, bölgede varız mesajları verilmekle barış süreci büyüyor, güzel oluyor diye bir şey yok.
İnegöl halkı yıllarca il olmayı beklerken merkez ilçe oldu. Ve şuan merkez ilçe olmanın sıkıntılarını yaşıyoruz. Siz Büyükşehir yasasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
ARTILARIDA OLACAK EKSİLERİDE
“5216 sayılı yasayı 2005’te çıkardık. Bu yasayı çıkarırken Büyükşehirlerde nüfusu 2 milyonu aşan yerlerde 50 kilometre daire içine girenler Büyükşehir sınırına girer, 2 milyondan düşük yerlerde 30 kilometre bir çap çizilsin dedik. Bu Bursa’yı Mudanya, Gemlik, Kestel ve Gürsu olarak etkiledi. O zaman İnegöl’ün bazı köyleri Kestel’e bağlandı. Olumsuz etkilendiği nokta sınır açısından o oldu. O zaman Faruk Çelik ve ben o köyleri kurtarmak için bir yasa teklifi hazırladık. İlçe merkezi büyükşehir sınırlarına giriyorsa bütün köyleri ile beraber girer, ilçe merkezi girmiyorsa hiçbir yeri girmez dedik ve o köyleri kurtardık. Ama 2005’te orada yaptığımız bir şey var, İstanbul ve Kocaeli’yi bunların dışında tuttuk. Dedik ki, tamamı bütünşehirdir. İstanbul ve Kocaeli tamamıyla, geri kalan 14 tane Büyükşehir’in hepsi 30 kilometre veya 50 kilometre çap sınırı ile yapıldı. Sonra ne oldu? 2011’den sonra çıkan yasa ile de bu gündeme geldi. Açıkçası bunun artıları olacağı kadar eksileri de olacak. En büyük eksilerinden bir tanesi İnegöl Belediyesi’nin gelirlerindeki azalma. Ama Büyükşehir’in gücü buraya gelebilecekse, Büyükşehir bizden aldığı kaynağı bize tekrar iade edebilmeli. Recep Başkanımız dese ki ‘Arkadaşlar İnegöl’den bize 3-4 senedir bu kadar bir kaynak geliyor, ben de bu kaynağı iade ediyorum. Ey yerel yöneticiler, İnegöl’ün en büyük problemi ne? O probleme ağırlık verelim’.
Sizde İnegöl`de en büyük sorun nedir. Nereden başlanmalı?
EN BÜYÜK SORUN ALTYAPI
İnegöl’ün bana göre en büyük sorunu altyapı. İnegöl, eskiden içinden kanalların geçtiği bir yerdi. Biz o kanalların üzerini kapamıştık, kuruyunca kanalizasyon gibi kullanmışız. Şimdi onları büyütmemiz lazım çünkü nüfus arttı. 40 bin nüfusa göre yapılan bu işlerin 100 bini geçince otomatikman genişlemesi lazım ki bazı sıkıntılardan kurtulalım. Biz tedbirlerimizi alırız ama ondan sonra da tevekkül ederiz. Bedre Deresi’nin ıslahından da yola çıkarak dememiz lazım ki bu sene Mesudiye Mahallesi’nin altyapısını bitireceğim, bir dahaki sene Mahmudiye… Birden yapamayız. Birden girdiğimiz zaman oy kaybedilir, seçim kaybedilir böyle riskleri de vardır ama hiç olmazsa mahalle mahalle yapılmasının planlanması gerekir. Bunu BUSKİ aracılığı ile yapabiliriz. Bu planlama yapılır. 5 yıla değil, 10-15 yıla yayılır. Acil bir bölgeden başlanarak, BUSKİ marifetiyle bunların hepsi yapılabilir. Bir ara içme suyu barajını konuşuyorduk. Konuşulabilir. Bizim büyükşehir ile birlikte yapacağımız projeler var ama büyükşehirden büyük projeleri istememiz lazım. Yoksa köyün yolunu yapmak, çöpünü almak bunu biz halledebiliriz. Ama büyük projelerimizi büyükşehir ile birlikte yapabiliriz. Bunları yaparsak ve bu hizmetleri görürse örnek olsun diye söylüyorum.
GEBZE İNEGÖL İÇİN İYİ BİR ÖRNEK
Gebze Belediyesi, Kocaeli içerisinde aynı İnegöl gibiydi. 2005’te Gebze bütünşehir olunca Kocaeli’de benim Gebzeli Milletvekili arkadaşım vardı, ona sordum; ‘Sen Gebze’de hem ilçe başkanlığı yaptın hem milletvekilliği. Bütünşehir’e girdikten sonra nasıl görüyorsun’, ‘Sedat biz baştan çok itiraz ettik ama memnunuz’ dedi. Ondan sonra Gebze Büyükşehir Belediye Başkanı ne yaptı? ‘Gebze’ye o kadar büyük projeler yaptı ki. Gebze Belediyesi’nin karşılayamayacağı altyapıları, yolları bir yaptı herkes ‘Allah razı olsun, iyi ki merkez ilçe olmuşuz’ dediler. Bunları biz kendi paralarımızla zaten yapamazdık. Yani bu işin çok uzun yıllar yapılma ihtimali yokken şimdi Büyükşehir sayesinde bunları yaptık ve Gebze’de şuanda tenkit yok teşekkür var’ dedi. İnegöl olarak Büyükşehir Belediyesi’nden Kocaeli’nin Gebze’ye yaptığı gibi hizmetleri alabilirsek İnegöllü teşekkür eder, alamazsa tenkit eder ve der ki ‘Bu yasa kötü, bana yaramadı’. Bir Harmancık’ın, Keles’in tenkit edeceğini zannedemiyorum. Onlar Büyükşehir’den ne alırsa kâr sayacaklar ama İnegöl için öyle değil. İnegöl Allah’a şükür kendi kendine yettiğini düşündüğümüz bir ilçeydi. İnşallah Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanımızın Gebze’ye olan ilgisi gibi, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanımızın da İnegöl’e ilgisi olursa bizimkiler teşekkür edeceklerdir. Muhalefet bile ‘Biz tenkit ettiydik ama iyi oldu’ diyecekler. Onların da tenkit etme hakları var, her şeyi kabul etme hakları yok.
RECEP ALTEPE’YE ÇAĞRI YAPIYORUM
Şuanda Belediyelere torba yasa ile bir yetki verildi, isterseler yurt yapabilecekler ya da yurtlara ortak olabilecekler. Bu sene birçok kardeşimiz çocuğunun eğitimini dondurdu, devlet yurdu bulamadığı için. Şimdi bu yurt açığını nasıl kapatacağız? Bir ara böyle bir yasa vardı, bunlar bana göre mantıksız yasalardı. İl Genel Meclis Üyesi ilköğretim okulu yapar lise yapamaz… ‘Kardeşim ilköğretim yapıyorsun ama bana lise lazım, şuraya bir lise yap’ denildiğinde, ‘Yasada bende yetki yok’ diyordu. Şimdi de bu büyükşehir yasası çıktı, yetkiyi verdin, bütçenin de bir kısmını aktardın. Belediye Başkanı biraz akıllıysa ne yapar? Osmangazi, Yıldırım, Nilüfer Bursa için çok önemli ama ondan sonra İnegöl’ü önemsemezse kaybeder. En yüksek oyu İnegöl’den aldı. Ben Recep Altepe’ye çağrı yapıyorum. Niye? Yaptığın hizmetin toplam menfaatine bakılır. Siz eğer bir hizmeti küçük bir ilçeye yaptığınızda 10 bin kişi faydalanıyorsa, aynı hizmeti başka bir ilçeye yaptığınızda 100 bin kişi faydalanıyorsa hangisinden başlarsınız? 100 bin kişinin faydalanacağından başlarsınız. O yüzden hizmeti İnegöl’den başlatmanız lazım. Merkez dışındaki ilçelere baktığınızda en büyük ilçe İnegöl. Ben sana demiyorum ki, beni Osmangazi kadar önemse ama beni de bilmem neredeki 30 bin nüfuslu ilçe ile bir tutamazsın. Burası neredeyse 300 bin nüfuslu. Bunun farkına var, aldığın oyun farkına var.
10616,09%0,19
40,42% 0,09
47,56% 0,63
4457,05% 1,04
7068,94% 0,97