Şerif Gürbaş

Tarih: 02.11.2025 21:12

Masaya Vuracak Abi Nerede

Facebook Twitter Linked-in

İnegöl’ün Kayıp Siyaset Gücü: Masaya Vuracak Abi Nerede?

Eskiden ilçe başkanları sadece parti örgütü değil; yerel yönetimlerin, bürokrasinin ve hatta vatandaşın dertlerine çare arayan bir güç merkeziydi. İlçe başkanı kapıdan girince kurumlar diz çöker, bir tek telefonla meseleler hallolurdu. İnegöl’ün belleğinde bu dönemin iki ismi hâlâ sıcak: rahmetli Nihat Korkmaz ve rahmetli Münür Gültekin. Onlar, gerektiğinde “bıçağı” kesen, haksızlığa tahammül etmeyen, hem halkın hem de kurumların saygı duyduğu siyasetçilerdi. Şikâyet gelince çözüm aranır, hata yapan elini çekilene kadar uyarılır; gerektiğinde tayin bile çıkarılabilirdi.

Bugün ise tablo tersine döndü. Son 20 yılın izine baktığınızda ilçe başkanlarının pasifleştiğini, bürokrasi karşısında hükümranlıklarını büyük ölçüde kaybettiklerini görürsünüz. Ankara, İnegöllü yerel yöneticileri eskisi kadar ciddiye almıyor. Bunun önemli bir nedeni, yereldeki siyasetçi üçlüleri arasındaki kısır çekişmeler; belediye başkanı, milletvekili ve ilçe başkanının birbirine düşmesi, enerjiyi içe harcıyor, dış dünyaya karşı tek yumruk olmayı engelliyor. Sonuç: İnegöl’ün Ankara’daki gardı düşüyor.

2004 örneği hâlâ ders verici: Belediye Başkanı Alinur Aktaş, ilçe başkanı Bülent Temelli ve milletvekili Sedat Kızılcıklı’nın uyumlu çalışması, kentin hükümet nezdinde güçlü bir temsil gücüne sahip olmasını sağladı. Aktaş’ın güçlü kimliği, Temelli’nin uzlaşmacılığı ve Kızılcıklı’nın teşkilatçı yönü, üçlü bir senfoni gibi şehre hizmet getirdi.

Kızılcıklı’dan sonra üç dönem milletvekilliği yapan Hüseyin Şahin ise güçlü karakteristik yapısı ve iş bitirici özelliğiyle yerelde yaşanan kısır kavgaları adeta örtüyordu. Onun döneminde bürokrasi hizaya girmişti; hem çekiniyor hem de saygı gösteriyordu. Şahin, sorun çözme becerisiyle İnegöl’ün Ankara’daki gücünü diri tutmayı başarmıştı.

Bugün ise son altı yılda benzer bir uyum yakalanamadı. AK Parti yerel yönetimleri içinde milletvekili Vildan Yılmaz Gürel, ilçe başkanı Mustafa Durmuş ve belediye başkanı Alper Taban üçlüsünün iç çatışmaları, yereldeki iktidar hakimiyetini zayıflattı.

Bu iç çekişmelerin faturası en ağır şekilde sıradan vatandaşa kesiliyor. İş düştüğünde, önce “hangi partili, kimden yana” sorusu soruluyor. Eğer kişi iktidar kanadından nüfuzluysa —veya birilerinin tanıdığıysa— mevzu bazen çözülüyor; ama muhalif veya sıradan bir vatandaşsanız, kapılar daha çabuk kapanıyor. Eski siyasetçilerin itelemesiyle bazen sonuç alınabiliyor ama bu istisna, kuralı sakatlıyor: hizmetin, hakkın ve şeffaflığın parti aidiyetiyle şekillendiği bir yere dönüşüyoruz.

İnegöl’ü güçlü kılan yalnızca siyasi makamlar değil; sivil toplum kuruluşları, iş dünyası ve toplumun güvenidir. Bugün ne STK başkanlarının sesi kaldı ne de iş dünyasının tadı tuzu. Vatandaş derdini kime anlatacağını şaşırdı. Belediye başkanının “dert dinliyormuş” gibi yaptığı ama fiilen not edip ileride unuttuğu bir ilişki biçimi; ilçe başkanının varlığıyla yokluğu belli olmayan bir siyaset anlayışı; bunlar, toplumun güvenini aşındırıyor. Öte yandan vekilimiz Ayhan Salman, kendi sınırları içinde çare aramaya çalışsa da bireysel gayretler bütün zaafları telafi etmeye yetmiyor.

Sorun sadece isimlerin değil: mekanizmanın zayıflaması. İnegöl’ün Ankara’ya güçlü bir sesle gitmesi, kurumların ortak hareket etmesiyle mümkün. Masaya vuracak, sesini duyuracak, hem istişareyle hem de gerektiğinde kararlılıkla talep götürecek bir aktöre ihtiyaç var. Bu “abi” siyasetin duayeni değilse bile, temsil gücünü sağlayacak ve kurumları tek elde toplayacak bir liderlik.

Çözüm yolları basit ama emek isteyen şeyler:

Yerel aktörler arasında samimi ve açık bir iletişim kanalı kurulmalı; polemikler değil, proje konuşulmalı.

STK’lar, iş insanları ve siyasetçiler arasında düzenli toplantılarla ortak hedefler belirlenmeli.

İlçe teşkilatı aktif hale getirilmeli; pasiflik değil, saha çalışması, sorun dinleme ve çözüm üretme öncelik olmalı.

Ankara nezdinde etkili temsil için şeffaf, tutarlı ve disiplinli bir iş birliği programı oluşturulmalı.

İnegöl, eski siyasetçilerini nostaljiyle anıyor olabilir ama nostaljiyle kent yönetilmez. Gerekli olan, bugün için etkili, akılcı ve gerektiğinde sertçe sesini duyuracak yeni bir irade. Yerel iktidarın masadan kalkan eli olmadan hizmet gelmez; şikâyetler çözümsüz kalır; vatandaş güvensizleşir.

Sonuç olarak: İnegöl’ün yeniden güçlü olması, geçmişin kahramanlarını aramakla değil, bugün için işleyen, ahenkli ve kararlı bir siyaset pratiği kurmakla mümkün. Masaya vuracak bir “abi” beklemek yerine; kurumları bir araya getirip Ankara’ya birlikte gitmeyi öğrenmeliyiz. Çünkü tek başına öfke değil, örgütlü ve disiplinli bir irade karşılık bulur.
İnegöl’ün sesi yeniden duyulmalı ve bu, herkesin elini taşın altına koymasıyla olur.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —